MEDYAPOST - Türkiye'nin En Derin Haber ve Bilgi Sitesi
asiretler
PKK'YA LANET OKUYAN AŞİRETLER1.) BUCAK AŞİRETİ KÖKENİ : ZAZA
Bucak aşireti köken olarak Diyarbakırlı olup
200 yıl kadar önce Diyarbakır'dan Siverek'e göçmüş olan bir topluluktur. Cumhuriyet'in kuruluşundan sonra Şeyh Sait İsyanı sırasında
Cumhuriyet'ten yana tavır almış ve isyancılara karşı savaşmışlardır.
Bucaklar
Atatürk zamanında
İsmet İnönü zamanında ve 27 Mayıs Darbesi'nden sonra üç kez sürülmekten kurtulamamışlardır. Ancak
Şeyh Sait isyanından bu yana devletin yanında yeralmışlardır. 27 Mayıs'tan sonra aşiretin lideri Celal Bucak ve Sedat Bucak'ın babası Hakkı Bucak
Yassıada'da bir süre tutuklu kalmalarına rağmen Siverek'teki iktidarlarını muhafaza etmişlerdir.
Şanlıurfa'nın Siverek ilçesinde 1980 yılı öncesinde de aşiretler arası çatışmaların yaşandığı bilinmektedir. Dolayısıyla Siverek
PKK ve KUK gibi iki Kürtçü örgütün aşiretleri yanlarına alarak olayları tırmandırmaya çalıştıkları bir yöredir.
Bucak aşireti köken olarak " Zaza" olup
Demokrat Parti zamanından bu yana T.B.M.M.'de temsilci bulundurmaktadır.
Sedat Bucak
amcası Mehmet Celal Bucak'ın ölümünden sonra
Bucak Aşireti reisi olmuştur.
Şanlıurfa milletvekili Sedat Edip Bucak'ın reisliğini yaptığı "Bucak Aşireti" Siverek ve Hilvan ilçelerine büyük ölçüde hakim olup
aşiret içerisinde kayda değer bir ayrılık - hizip bulunmamaktadır.
PKK'nın Şanlıurfa ve Siverek'e verdiği önem ve bu alanda hakimiyet sağlama arayışlarına paralel olarak 1993 Eylül ayından itibaren Bucak aşiretinin de 350 - 400 civarında mensubunu silahlandırdığı bilinmektedir.
PKK'ya karşı sürdürülen mücadelede Eylül 1993 tarihinden itibaren tamamen Devlet yanında yer alan aşiretin
Siverek ve Hilvan'da 1000 civarında korucusu bulunmakta olup
bunlardan 350 kadarı devletten maaş alan " Geçici Köy Korucusu" statüsündedir.
Çoğunlukta olan ve devletin izni ile silah taşıyıp
görev yapan korucular ise
" Gönüllü Köy Korucusu" olarak sınıflandırılmaktadırlar. Ayrıca
aşiretin özel koruma olarak adlandırılan silahlı mensupları da bulunmaktadır. Özel koruma ve gönüllü korucular devletten maaş almamaktadırlar.
Sedat Bucak'ın 1993 Eylül ayından itibaren Siverek'e bağlı köyleri tek tek gezerek
PKK mensuplarını barındırmamaları uyarısında bulunduğu
yöredeki ikinci büyük aşiret olan İzol aşiretinin de Bucaklar'ın kararını benimseyerek silahlandıkları mevcut bilgilerdendir.
Bucak aşireti liderliğinde başlatılan bahsekonu çalışmalar
bölge halkında
aşiret mensuplarının güvenlik kuvvetlerinin kontrolü dışında hareket edebileceği endişesini doğurmuştur. Bazı eski suçlu ve işsizlerin Bucak grubuna sızdığı iddiaları
zaman zaman bazı mahallere gereksiz yere ateş açılması
halk üzerinde korku ve panik yaratmıştır.
Sedat Bucak Devlet Güvenlik Güçleri ile yakın işbirliği içerisinde aşiretini silahlandırmış
muhtelif tarihlerde Siverek'teki evinde yetkililerle toplantılar gerçekleştirmiştir.
Aralık 1993 ayında yine Siverek'teki evde yapılan bir toplantıda; Sedat Bucak
Korkut Eken'e kısa bir brifing vererek
devletten özellikle roketatar ve benzeri güçte silah istediğini dile getirmiştir. Keza Sedat Bucak
İl Jandarma Alay Komutanı Alb. Seral Saral'dan da Jandarma bölgesinde "illegal adam alma yetkisi" istemiştir. Anılan
ayrıca PKK faaliyetlerinin Diyarbakır / Çermik'te yoğunlaştığı
Çermik'e de müdahale etmek istedikleri
ancak Çermik Jandarma Bölge Komutanlığı'nın Bucaklar'a zorluk çıkardığını
benzer olumsuzlukların Viranşehir İlçe Jandarma Bölge Komutanlığı ile de yaşandığını belirtmiştir. Bunun üzerine Alb. Seral Saral ve Korkut Eken bu olumsuzlukların süratle halli için girişimde bulunacaklarını taahhüt etmişlerdir.
Mezkûr dönemi müteakip Siverek ve çevresinde PKK'ya önemli darbeler vurulmuştur. Ancak bölgede mahalli güvenlik güçlerinin operasyonları tamamen Bucak aşiretine devretme eğilimine girmesi
operasyonların aşiret ileri gelenlerince planlanması ve uygulanması
bölgede Devlet kontrolünün zayıflamakta olduğunu da ortaya koymuştur.
Bilahare aşiret mensuplarınca ilçe merkezinde gelişi güzel ateş açılması
bazı şahısların güvenlik güçlerinin bilgisi dışında evlerinden alınıp
sorgulanmaları
29 Kasım 1993 tarihinde Siverek'de bazı işyerlerinin Bucaklılar tarafından taranması
7 Aralık 1993 günü Siverek yakınlarında iki teröristin ölü ele geçtiği olayda yakalanan ve yer göstermesi gereken Hatun Taşkaya adlı milisin
Bucaklılar'ın otosunda trafik kazası sonucu 3 aşiret mensubu ile birlikte ölmesi
Bucak aşiretinin bölgedeki Kırvar aşireti
Karakeçili aşireti gibi diğer aşiretleri de hakimiyeti altına alma girişimleri
Bucak aşiretinin kontrol dışı gelişimini ortaya koyar mahiyettedir.
Aşiretin Siverek bölgesinde PKK'ya karşı etkin olması
aşirete bazı ayrıcalıkların tanınmasını beraberinde getirmiştir. Kaçakçılığa adı karışanlara müsamahalı davranılmış
silah talepleri büyük ölçüde yerine getirilmiş
hatta havaya ateş ederek yaptıkları gövde gösterileri hoşgörü ile karşılanmıştır.
Keza
Bucak - Devlet ilişkileri mahalli üst düzey temaslarla sınırlı kalmamış
zamanın Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar ve OHAL Valisi Ünal Erkan ile çok samimi ilişkiler geliştirilmiştir. (Raporda aşiret reisinin siyasi ilişkileri nedense zikredilmemektedir.)
Diğer taraftan
aşiret mensuplarından uyuşturucu ve silah kaçakçılığına adı karışanların sayısal olarak fazlalığı dikkat çekmektedir.
Dönem içerisinde
Bucak aşiretinin korucu başlarından Adil Akpirinç adlı şahsın
Şanlıurfa Emniyet Müdürlüğü Narkotik Şube ekiplerince yüklü miktarda eroinle yakalandığı öğrenilmiştir. (17 Kasım 1997
Radikal gazetesi)
Ancak
tüm yakalanmalarda konu aşiretten uzak tutulmakta
bireysel faaliyet olarak yansıtılmaktadır. Esasen bu tavrın dışına aşiret yapısı itibariyle
çıkmak mümkün olmamaktadır.
Aşiret ile PKK arasında husumet doğması ve çatışma çıkmasının
ideolojik olmaktan ziyade
PKK'nın aşiret dokusunu bozar tarzda propagandaya yönelmesi ve aşiretten "vergi" adı altında yüksek miktarlarda para talep etmesinden kaynaklandığı belirtilebilecektir.
Bucak aşireti korucuları
1993 son dönemi itibariyle polis veya jandarma ile pusu faaliyetlerine katılmaya başlamıştır. Ayrıca aşiret mensupları
kendi aralarında haberleşmeyi sağlamak amacıyla merkezi Sedat Edip Bucak'ın evi olmak üzere telsiz sistemi oluşturmuşlardır.
"Bucak Aşireti Korucubaşı Bedir Yiğitbay'ın Ocak 1997 itibariyle çevresinde yaptığı konuşmalarda "Bucaklar devlettir
devlet onlara hiçbirşey yapmıyor
aşiretin himayesindeki iki kişi Siverek / Çaylarbaşı - Susık (Bükeç 09-72) köyünde bulunmaktadır. Devlet soruşturması da bir şey yapamaz" şeklinde beyanda bulunduğu yolunda duyumlar alınmıştır.
Ayrıca Siverek'teki Kejan aşiretinin reisi Ahmet Kıran'ın
Bahçelievler katliamı ve Topal cinayetine adı karışan Haluk Kırcı'nın Sedat Bucak'ın evinde saklandığını ve kendisine yeni bir kimlik hazırlandığını açıklaması ( 21 Ekim 1997
Radikal gazetesi) üzerine
evinin bir bölümü DYP'li Siverek Belediyesi'nce yıktırılmıştır. ( 1 Kasım 1997 Milliyet gazetesi).
(Kejan aşiretinin Kırvar aşireti
Ahmet Kıran'ın da Ahmet Kırvar olduğu değerlendirilmektedir.)
Bu durum
aşirette yer alan şahısların kendilerini ayrıcalıklı gördüklerinin bir göstergesi olarak belirtilebilecektir.
Öte yandan
Bucak aşireti ileri gelenlerinin devletten toplu veya aylık para aldıkları hakkında bir belirlememiz mevcut değildir. Gönüllü korucular da aşiretten para aldıklarını kesinlikle beyan etmemektedirler.
Ancak
aşiret gelirlerinin özel ve gönüllü korucuların istihdamında kullanıldığı bir vakıadır. Başka bir deyişle aşiret
varlığını ve yapısını muhafaza için PKK ile yaptığı silahlı mücadeleyi devlete çok iyi pazarlayabilmiş
yasadışı davranışlarlarını da bu sayede örtebilmiştir.
Susurluk olayını müteakip devlet kuruluşları nezdindeki itibarı bir ölçüde sarsılan Bucak camiası ile yöresel ilişkilerin daha ihtiyatlı sürdürüldüğü gözlenmektedir.
Bunun yanısıra
Güneydoğu Anadolu Projesi ( GAP)'nin devreye girmesi ile birlikte toprak ağalığından vazgeçmek isteyen bölgedeki aşiret reisleri
artık sanayi tesisleri kurma yarışına girmişlerdir.
GAP
bölgedeki aşiretlerin toplumsal rolünü de değiştirmeye başlamış
aşiretler ve reisleri artık sahip oldukları köy sayısı ve arazilerinin büyüklüğü ile değil
kurdukları sanayi tesisi sayısı ile yarışır duruma gelmişlerdir.
Bucak aşireti reisi ve DYP Şanlıurfa Milletvekili Sedat Edip Bucak'ın kardeşi Murat Bucak da
özelleştirilen bir teneke fabrikasını satın alarak sanayiciliğe başlamıştır.
Bu durum
yüzyıllardır bölgede birden fazla köye ve onbinlerce dönüm araziye sahip olarak bilinen bazı aşiret reislerinin
yatırımlar nedeni ile köylerini terk ederek
"ağalıklarına" son verip
çeşitli merkezlere yerleşmelerine neden olmuştur.
Yukarıdaki satırlarda; "Devletten maaş alan 340 - 400 Geçici Köy Korucusu
devletin izni ile silah taşıyan Gönüllü Köy Korucusu
ayrıca aşiretin özel koruma olarak adlandırılan silahlı mensupları ibareleri ile Sedat Bucak İl Jandarma Alay Komutanı Albay Seral Saral'dan Jandarma Bölgesinde 'İllegal adam alma yetkisi' istemiştir cümlesi
bölgede güvenlik güçlerinin operasyonları tamamen Bucak Aşireti'ne devretme eğilimine girmesi
operasyonların aşiret ileri gelenlerince planlanması ve uygulanması
Bucak aşiretinin bölgedeki Kırvar
Karakeçili gibi aşiretleri de hakimiyeti altına alma girişimleri
kaçakçılığa adı karışanlara müsamahalı davranılması
silah taleplerinin büyük ölçüde yerine getirilmesi
aşiret mensuplarından uyuşturucu ve silah kaçakçılığına adı karışanların sayısal olarak fazlalığı
Korucubaşı Adil Akpirinç'in yüklü miktarda eroinle yakalanması" gibi ifadeler Bucak Aşireti'nin durumunu yansıtmaktadır.
Aşiret ile PKK arasında husumet doğması ve çatışma çıkmasının
ideolojik olmaktan ziyade
PKK'nın aşiret dokusunu bozar tarzda propagandaya yönelmesi ve 'vergi' adı altında yüksek miktarlarda para talep etmesinden kaynaklandığı iddaa edilmektedir.
NOT : Bucak Aşireti Pkk'yı halen Şanlıurfa-Siverek İlçesinde vurmakta ve barındırmamaktadır.
Kaynakça
Susurluk Raporu
2. ) DEV SİNCAR AŞİRETİ KÖKENİ : ARABBucak aşireti köken olarak Diyarbakırlı olup


Bucaklar




Şanlıurfa'nın Siverek ilçesinde 1980 yılı öncesinde de aşiretler arası çatışmaların yaşandığı bilinmektedir. Dolayısıyla Siverek

Bucak aşireti köken olarak " Zaza" olup

Sedat Bucak


Şanlıurfa milletvekili Sedat Edip Bucak'ın reisliğini yaptığı "Bucak Aşireti" Siverek ve Hilvan ilçelerine büyük ölçüde hakim olup

PKK'nın Şanlıurfa ve Siverek'e verdiği önem ve bu alanda hakimiyet sağlama arayışlarına paralel olarak 1993 Eylül ayından itibaren Bucak aşiretinin de 350 - 400 civarında mensubunu silahlandırdığı bilinmektedir.
PKK'ya karşı sürdürülen mücadelede Eylül 1993 tarihinden itibaren tamamen Devlet yanında yer alan aşiretin


Çoğunlukta olan ve devletin izni ile silah taşıyıp



Sedat Bucak'ın 1993 Eylül ayından itibaren Siverek'e bağlı köyleri tek tek gezerek


Bucak aşireti liderliğinde başlatılan bahsekonu çalışmalar




Sedat Bucak Devlet Güvenlik Güçleri ile yakın işbirliği içerisinde aşiretini silahlandırmış

Aralık 1993 ayında yine Siverek'teki evde yapılan bir toplantıda; Sedat Bucak







Mezkûr dönemi müteakip Siverek ve çevresinde PKK'ya önemli darbeler vurulmuştur. Ancak bölgede mahalli güvenlik güçlerinin operasyonları tamamen Bucak aşiretine devretme eğilimine girmesi


Bilahare aşiret mensuplarınca ilçe merkezinde gelişi güzel ateş açılması








Aşiretin Siverek bölgesinde PKK'ya karşı etkin olması



Keza


Diğer taraftan

Dönem içerisinde



Ancak



Aşiret ile PKK arasında husumet doğması ve çatışma çıkmasının


Bucak aşireti korucuları


"Bucak Aşireti Korucubaşı Bedir Yiğitbay'ın Ocak 1997 itibariyle çevresinde yaptığı konuşmalarda "Bucaklar devlettir


Ayrıca Siverek'teki Kejan aşiretinin reisi Ahmet Kıran'ın



(Kejan aşiretinin Kırvar aşireti

Bu durum

Öte yandan

Ancak



Susurluk olayını müteakip devlet kuruluşları nezdindeki itibarı bir ölçüde sarsılan Bucak camiası ile yöresel ilişkilerin daha ihtiyatlı sürdürüldüğü gözlenmektedir.
Bunun yanısıra


GAP



Bucak aşireti reisi ve DYP Şanlıurfa Milletvekili Sedat Edip Bucak'ın kardeşi Murat Bucak da

Bu durum




Yukarıdaki satırlarda; "Devletten maaş alan 340 - 400 Geçici Köy Korucusu










Aşiret ile PKK arasında husumet doğması ve çatışma çıkmasının


NOT : Bucak Aşireti Pkk'yı halen Şanlıurfa-Siverek İlçesinde vurmakta ve barındırmamaktadır.
Kaynakça
Susurluk Raporu
Sincar Aşireti Reisi Cemal Sincar'dır. Aşiret Hakkında bir Haber...
DEV SİNCAR AŞİRETİ PKK'YA MEYDAN OKUDU..
Ağrı'da teröristlerle girdiği çatışmada şehit olan Jandarma Er Şeyhmus Öncül'ün (24) taziye evinde teröre lanet yağdı. Ağrı'ya bağlı Doğubayazıt ilçesinde önceki gün teröristlerle girilen çatışmada şehit olan Öncül'ün Mardin'deki baba evinde gözyaşları durmuyor.
Ölüm haberini alan Öncül'ün annesi Sakine, babası Mehmet Öncül ve 9 kardeşi, gözyaşlarına boğuldu. Taziye evinde konuşmakta zorlanan şehidin babası, vatan için 9 çocuğunu daha vermeye hazır olduğunu söyledi. Şehidin Necmettin Mahallesi'ndeki evinde kurulan çadırı ziyaret eden Sincar aşiretinin lideri Abdulkadir Sincar ise teröristlere lanet yağdırarak, "Şehit Şeyhmus'la birlikte bu yıl içerisinde Sincar aşireti olarak verdiğimiz üçüncü şehidimiz oldu. Vatan sağ olsun. Vatan yolunda değil bir Şeyhmus, ben dahil olmak üzere aşiretime mensup 150 bin kişiyle bu vatan için can vermeye hazırız." dedi.
Askerden önce serbest meslekle uğraşan ve asker dönüşü işyeri açmayı planlayan şehit Şeyhmus Öncül'ün küçük kardeşi Kerim Öncül'ün de İstanbul'da vatani görevini yaptığı öğrenilirken, Şeyhmus Öncül'ün terhisine 10 ay kaldığı bildirildi. Şehirdeki bazı caddeler ve evlere Türk bayrağı asıldı. Ağrı İl Jandarma Komutanlığı tören alanında toplanan asker, polis ve vatandaşlar törenin ardından, şehidi memleketine uğurladı. Tören çıkışında bir grup vatandaş, 'Askere uzanan eller kırılsın', 'Şehitler ölmez, vatan bölünmez' diye slogan attı. Akşam saatlerinde Mardin'e getirilecek şehit Şeyhmus Öncül'ün cenazesi, bugün saat 10.00'da Fuat Yağcı Camii'nde kılınacak cenaze namazından sonra askerî törenle Yeniyol Aile Mezarlığı'nda toprağa verilecek.
3.) HONAMLI AŞİRETİ KÖKENİ : YÖRÜK
Honamlı aşiretinin büyük bölümünü oluşturan Gökpınarlılar’ın geçmişi Orta Asya’ya kadar dayanır. Orta Asya’dan develerle göç eden Honamlı aşireti, daha sonra oluşan Türk devletlerinin hepsinde yer almış ve Osmanlılar zamanı da Söğüt’e yerleşmişlerdir. Daha sonra hiç benliğini kaybetmeden yine develerle Aydın ilinin bulunduğu yere göç edip uzun süre kalmışlardır. Honamlılar daha sonra Antalya, Adana ve Mersin’in çeşitli alanlarında yaşamaya başlamışlardır. Honamlıların yayılmacılığı Kahraman Maraş’ta devam etmiştir. Maraş’ın da çeşitli yerlerine yerleşen Honamlılar, yazın Kayseri, Pınarbaşı ve Sarız Yaylaları arasındaki yaylalarda yaylamış, kışın da Maraş Türkoğlu, Gaziantep Islahiye, Hatay Kırıkhan kışlaklarında kışlamışlardır. Honam Aşireti’nin barınma yerleri çadırlar olup birkaç günde bir göç ederlerdi. Geçim kaynakları tamamen hayvancılık üzerine idi.
Konup göçmeleri develerle sağlanırdı.
Hayvanların barınacak bir yerleri yoktu.Göç esnasında develer süslenir, yeni evlenen gelinler tarafından çekilirdi. Düğünleri de davullu-zurnalı, oldukça eğlenceli geçerdi. Yeni alınan geline, tavuk tüyünden cıva denilen aynalı duvak yaparak at ile götürürlerdi. Çamaşırlarını, su başlarında kazanda su kaynatıp, detarjan yerine meşe odunlarını yakarak külleriyle yıkarlardı. Göç ederken ağır hastaları, sal adı verilen sedye ile taşır, cenazeleri olursa da yakın civardaki köylerin mezarlıklarına koyarlardı,. Okuma yazma oranı çok az idi.Yerleşik hayata geçişle birlikte aşiretin başına Ahmet Ağa dedikleri liderleri bulunmaktaydı. Aşiret tarafından sevilen Ahmet Ağa, çok zeki ve ileri görüşlü karakterdeydi.
Herkese yardım eder sorunlarını çözmeye çalışırdı. Onun sayesinde Honam Aşiretinde dirlik, beraberlik ve düzen hiç bozulmadı.
Sonraları yerleşik hayata geçmeye düşünen Ahmet Ağa’ya, bu bölgeyi Akşehir, Kundullu köyündeki bir arkadaşı tavsiye etmiştir. 1947 yılında ilk olarak büyük çoğunluğu Kahraman Maraş’tan olmak üzere 35 hane, Konya ilinin Yunak ilçesinin (şimdiki Çeltik ilçesi’ne bağlı olan) Gökpınar havaresine develerle yaklaşık 1 aylık sürede gelip yerleştiler. Kalan Honamlı yörüklerin devamı, 1948 yılının 11. ve 12. aylarında gelmişlerdir. Gökpınarlıların ilk ismi Honamlı olmuştur. Daha sonra akan berrak pınardan dolayı "Gökpınar" ismi verilmiştir. Geldiklerinde barınacak yerleri olmadığından yerin altını kazıp "köm" dedikleri barınaklarda kalmışlardır. Bu bölgede kış çok çetin koşullarda geçtiğinden, malları telef olmuş, geçim zorluğu ve sağlık sorunu ile karşılaşmışlardır.Yaşlılar hastalandıklarında doktor bulamamış, yeni doğan bebekler doktorsuzluktan ve bakımsızlıktan hayatlarını kaybetmişlerdir. Zorunlu ihtiyaçlarını karşılamak için Yunak’a gitmek zorunda kalan Honamlılar ulaşimlarını binek hayvanları ve yaya olarak yapmışlardır. Davarlarının, büyük çoğunluğunu tufan ve sel gibi tabiat olumsuzlukları ile kaybeden Honamlılar, geçimini sağlamak için Aydın ilinin Söke ilçesine mevsimlik işçi olarak gidip pamuk toplamışlardır. Ankara’nın Polatlı ilçesine de mevsimlik pancar toplamaya giden Honamlılar gelir elde etmenin yanı sıra pancar tarımını da öğrenmişlerdir. 1951 yılında uzun uğraşlar sonucu "ilkokul" açmayı başaran Honamlılar’ın okuluna, civar köyler de (Kaşören, Torunlar) gelmişlerdir. Köye okul gelmesi, 1969 yılında belediyeye sahip olması ve 1974 yılında "pancar ekim ruhsatı"nın verilmesi beldenin talihini değiştirmiştir.
Arpa, buğday ve özellikle pancar tarımı köyün kişi başına düşen gayri safi milli hasılasını yükseltmiştir, milli gelir en üst düzeye çıkmıştır.
Çalışkan Gökpınarlıların eğitimde de başarılı olmuşlardır.Şu ana kadar Akademisyen, İl özel idare müdürü,hakim, doktor,savcı, öğretmen, komiser, gazeteci, sağlık memuru, kaymakam, veteriner, emniyet amiri,Mühendisler, Milli Eğitimde çeşitli kademelerde görevliler, çeşitli ordu ve emniyet menbuplarının, Gökpınar beldesinden çıktığı kayıtlardan anlaşılmaktadır.
Herhangi bir Gökpınarlı’nın evine gidilse; en az iki üç memur çıkacağı iddia edilmektedir. Okuma yazma oranının, Konya genelinin üstünde olduğu Gökpınar beldesinde, 1971 yılında ortaokul açılmasıyla okullaşma oranı da artmıştır. Ardından Honamlı ilköğretimokulu ve üçşehitler İlköğretim okulu inşa edilmiş eğitim öğretime başlamıştır.
Daha sonra Honamlı Ortaokulu, 1992de liseye dönüştürülmüştür. Gökpınar’a yerleştikleri ilk zamanlarda "köm"lerde yaşayan Honamlılar daha sonra taş ve kerpiçten ev yapmışlardır. Günümüzde de bu ev biçimini terk ederek, planlı-projeli betonarme ev inşasına geçmişlerdir.
Kasabanın nüfusu, en son yapılan sayıma göre (2000 yılı) 4100 civarında olduğu bilinse de Türkiyedeki tüm Honamlıların 70 binin üzerinde olduğu tahmin edilmektedir.
LİSENİN e-mail: gokpinarlisesi@hotmail.com
GÖKPINAR IN SOSYAL FİZİKİ DURUMU
Konya'nın Çeltik İlçesi’ne 6 km. uzaklıkta olan 4000 nüfuslu Gökpınar, aynı zamanda Türkiye’nin iline en uzak Beldesi konumundadır. Konya’nın kuzeybatısında yer alan Çeltik İlçesi’ne bağlı bir belde olan Gökpınar’ın; doğusunda Torunlar ve Kaşören Köyleri (İlerisinde Yunak ve Polatlı/Ankara), batısında Çeltik İlçesi (ilerisinde Sivrihisar/Eskişehir), güneyinde Küçükhasan Köyü (İlerisinde Yunak İlçesi), kuzeyinde Sivrihisar-Günyüzü/Eskişehir ile Polatlı/Ankara yer almaktadır.
Gökpınar’dan Ankara’ya gitmek için, doğusundaki Kaşören’den Yukarı Hacıosmanoğlu-Aşağı HacıOsmanoğlu-Toprakpınar-Kürt Taciri-Çiftlik Yolu-Yaralı-Yıldızlar-Karahamzalı-Polatlı güzergâhını kullanılabildiği gibi, Kaşören-Yukarı Hacıosmanoğlu-Aşağı HacıOsmanoğlu-Türk Taciri-Çiftlik Yolu-Yaralı-Yıldızlar-Karahamzalı-Polatlı (Ankara) güzergâhı da tercih edilebilir. Her iki şekilde de Gökpınar-Polatlı arası 70 km. sürmektedir.
Eskişehir’e gitmek için 45 km’lik tamamına yakını asfalt olan Gökpınar-Çeltik-Aydınlı-Ada-Yakapınar-Ballıhisar-Sivrihisar(Eskişehir) güzergâhı kullanılmaktadır.
Konya İl Merkezi’ne 220 km’lik asfalt bir yolla ulaşımın kolaylıkla sağlanabildiği Gökpınar’dan, ayrıca, Yunak ilçesine 40 km, Akşehir’e 90 km’lik asfalt yolla ulaşabiliriz.
Sosyal imkânları hızla gelişen bir kasaba hüviyetinde bulunan, Gökpınar beldesinde konut sorunu bulunmamaktadır. İlçeye 6 km uzaklıkta olan bu yeşil beldemizde ve ilçe merkezinde sobalı yâda kaloriferli daireler, buraya ataması yeni çıkan memurlar için büyük bir avantaj olarak gözükmektedir. İlçe ve kasaba arasında ulaşım problemi bulunmayıp, her gün, Eskişehir, Ankara, Konya ile civar yerleşimlere minibüs, midibüs ve otobüs seferleri yapılmaktadır.
Çeltik ve Gökpınar’da semt pazarları kurulmakta olup, Çeltik Kaymakamlığı, Çeltik Milli Eğitim Müdürlüğü, Telekom ve PTT Müdürlüğü, Çeltik Polis Karakolu, Çeltik Jandarma Komutanlığı, Ziraat Bankası, Özel İdare Binası, Gökpınar Sağlık Ocağı, Çeltik Sağlık Ocağı, Sulama Kooperatifi, Çiftçi Mallarını Koruma Kooperatifi, İlçe Tarım Müdürlüğü, Müftülük, Maliye, Noter, TMO, Şeker Fabrika A.Ş Şubesi gibi resmi kurumlar ile giyim mağazaları, market türü alışveriş merkezleri, eczaneler, gazete bayileri, mobilyacılar, lokantalar gibi her türlü ihtiyacı karşılayabilecek dükkân ve mağazalar bulunmaktadır.
Ayrıca, bu yerleşim bölgesinde Çeltik Sanayi Çarşısı ve Gökpınar Sanayi Çarşısı bulunmaktadır.
4.) MUTKİ AŞİRETİ KÖKENİ : ZAZA - ARAB
Birinci Dünya Savaşı’nda Kafkas (Doğu) Cephesi, savaşın başlangıcından 1916 yılının Mayıs ayı ortalarına kadar 3. Ordu; bu tarihten itibaren 2. Ordu’nun bölgeye intikali ile 3. ve 2. Ordular tarafından savunulmuştur. 2. Ordu’nun cepheye katılması ile Kemah-Pülümür-Hınıs hattının kuzeyi 3. Ordu; güneyi de 2. Ordu’nun sorumluluk bölgesi olarak tesbit edilmiştir.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde aşiret mensuplarının oluşturduğu askerî organizasyonun başlangıcı, II. Abdülhamit devrine kadar gitmektedir. 1891 yılında Hamidiye Hafif Süvari Alaylan’ın kurulduğu bilinmektedir. II. Meşrutiyet devrinde bu teşkilât önemli ölçüde gevşemişse de Birinci Dünya Savaşı sırasında gördüğümüz aşiret birliklerinin Hamidiye Hafif Süvari Alayları’nın devamı olduğu anlaşılmaktadır. 1
Çalışmalarımızı yürüttüğümüz Askerî Tarih ve Stratejik Etüd Başkanlığı Arşivinde, Birinci Dünya Savaşı’nda Kafkas Cephesinde aşiret birliklerinin teşekkülüne zemin teşkil edecek herhangi bir belgeye rastlamadık. Ancak, 2 Temmuz 1915 tarihinde Sağ Cenah Grup Komutanlığı’ndan 3. Ordu Komutanlığı’na gönderilen bir belgede, Teşkilât-ı sabıkanın eşkal-i tamamı olan Aşiret Alayları tabiri dikkatimizi çekmektedir. Bu belge, aşiret birliklerinin eski teşkilâtın benzeri olduğu hususunda bize fikir veren önemli bir belgedir.2 3. Ordu’nun kuruluşunda, İhtiyat Süvari Tümenleri olarak varlığını devam ettiren aşiret birlikleri, eski teşkilatın izlerini önemli ölçüde kaybederek Milisler 3 ve daha sonra da Gönüllü Müfrezeler 4 isimleri ile anılmaktadır.
Şimdi kronolojik sırayı da dikkate alarak önce 3. Ordu bölgesindeki, sonra da 2. Ordu bölgesindeki Milis Teşkilâtı’nı inceleyelim:
3. Ordu Milis Teşkilâtı: 3. Ordu’nun savaştan önceki kuruluşu, 7 Haziran 1914 tarihinde belirlenmiştir. Ancak Avrupa’da savaşın başlaması üzerine, 2 Ağustos 1914’te bir Seferberlik Emri yayınlanarak mevcut kuruluşa bazı ilâveler yapılmıştır.
Aşiret birliklerinden oluşan İhtiyat Süvari Tümenleri de, bu safhada ordunun kuruluşuna katılmıştır.5 Toplam 4 İhtiyat Süvari Tümeni ile Van İhtiyat Bağımsız Süvari Tugayi’nın 1 Kasım 1914 tarihindeki sefer kuruluşları şöyle idi:6
1. İhtiyat Süvari Tümeni: Komutanı: Albay Muhlis.
1. Hınıs Alayı : Dört bölüklü
2. Hınıs Alayı : Dört bölüklü
3. Hınıs Alayı : Dört bölüklü
4. Hınıs Alayı : Dört bölüklü
5. Hasankale Alayı : Dört bölüklü
25. Hınıs Alayı : Dört bölüklü
2. ihtiyat Süvari Tümeni: Komutanı: Yarbay Abdurrahman.
7. Karaköse Süvari Alayı : Dört bölüklü,
8. Karaköse Süvari Alayı : Dört bölüklü,
9. Karaköse Süvari Alayı : Dört bölüklü,
10. Karaköse Süvari Alayı : Dört bölüklü,
11. Karaköse Süvari Alayı : Dört bölüklü,
12. Karaköse Süvari Alayı : Dört bölüklü,
13. Beyazıt Süvari Alayı : Beş bölüklü,
14. Beyazıt Süvari Alayı : Altı bölüklü.
3. İhtiyat Süvari Tümeni: Komutanı: Yarbay Cemil.
15. Kop Süvari Alayı : Dört bölüklü,
16. Erciş Süvari Alayı : Beş bölüklü,
17. Muradiye Süvari Alayı : Dört bölüklü,
26. Kop Süvari Alayı : Beş bölüklü,
27. Erciş Süvari Alayı : Dört bölüklü,
28. Muradiye Süvari Alayı : Dört bölüklü.
4. İhtiyat Süvari Tümeni: Komutanı: Mehmet Sait.
20. Cizre Süvari Alayı : Dört bölüklü,
21. Mardin Süvari Alayı : Dört bölüklü,
22. Mardin Süvari Alayı : Dört bölüklü,
23. Viranşehir Süvari Alayı : Beş bölüklü,
24. Siverek Alayı : Beş bölüklü.
Van İhtiyat Bağımsız Süvari Tugayı: Komutanı: Yarbay Süleyman.
18. Özalp (Saray) Süvari Alayı : Beş bölüklü,
29. Özalp (Saray) Süvari Alayı : Altı bölüklü,
19. Başkale Süvari Alayı : Beş bölüklü,
30. Hanik (Van) Süvari Alayı : Dört bölüklü.
İhtiyat Süvari Tümenleri’nin seferberlikleri için barış zamanında herhangi bir hazırlık yapılmamıştı. Bu tümenler, mensup oldukları aşiretler ve bölgenin imkânlarına göre seferberliklerini yapmak zorunda kalmışlardır. Kolordular, kuruluşlarında bulunan nizamiye birliklerinin seferberlikleri ile uğraştıklarından, bunlarla ilgilenmeye fırsat bulamamışlardır. Hatta kolordular, bu tümenlerin kaynağı olan aşiretlerin hayvanlarını da aldıklarından, bunlara çok yaşlı ve iş göremeyecek durumda hayvanlar kalmıştır.
İhtiyat Süvari Tümenleri’ne büyük çaplı piyade tüfekleriyle adî Martin tüfekleri ve cephanesi yeteri kadar verilmiş; topçu ve diğer teknik birlikler verilememiştir. Giyecek ve teçhizat verilemediğinden, erler mahallî kıyafetleriyle kalmışlardır. Seferberliğin ilânında bu tümenlerin erleri yaylalarda çadırlarda bulunduklarından, toplanmaları çok gecikmiştir. Subaylar ve erler yeterli eğitimi alamamışlardır. Bu tümenlerin seferberlikleri, birçok eksikliklerle birlikte 42. günde tamamlanabilmiştir.7
Bu arada ihtiyat Süvari Tümenleri’nin tek elden sevk ve idaresi düşünülmüş ve 3 Kasım 1914 tarihinde 1. ve 4. İhtiyat Süvari Tümenleri birleştirilerek İhtiyat Süvari Kolordusu teşkil edilmiştir.8
İhtiyat Süvari Tümenleri, 7-12 Kasım 1914 tarihleri arasında cereyan eden Köprüköy Muharebeleri’ne, 17-20 Kasım 1914 tarihlerinde cereyan eden Birinci Azap Muharebesi’ne katılmışlardır. Ancak gerek eğitimsizlik ve gerekse disiplinsizlikleri yüzünden bu birliklerden istenilen seviyede verim elde edilememiştir. Bunun üzerine 21 Kasım 1914 tarihinde İhtiyat Süvari Kolordusu lağvedilerek, bu kolorduya bağlı tümenler, 2. Nizamiye Tümeni’ne dahil edilmiştir.9 Bundan sonra aşiret birlikleri, bu tümenin emrinde askerî harekâta katılmışlardır. Böylece 3. Ordu’nun kuruluşunda İhtiyat Süvari Tümenleri olarak yer alan Aşiret Alayları’nın bu statüsü sona ermiştir. Hattâ bazı yazarlar, bunların uzantısı oldukları Hamidiye Alayları’nın Birinci Dünya Savaşı’nda bu şekilde tarihe karıştığını ifade etmektedirler. 10
Bu arada Harbiye Nazırı ve Başkomutan Vekili Enver Paşa’nın emrindeki birliklerin önemli bir kısmının Allahüekber Dağları’nda kaybedilmesi olayından sonra Aşiret Alayları, ümitlerini keserek kafileler halinde cepheden firar etmişlerdir. Bunlar, daha sonra Doğu Anadolu’nun dağlık bölgelerinde eşkıyalık ve soygunculuk olaylarına karışmışlardır. 11
Ancak imkânsızlıklar içinde bulunan ve ilerleyen Rus kuvvetlerini durdurma çareleri arayan 3. Ordu Komutanlığı, 11 Mayıs 1915’te Muş Talimgâh Komutam Binbaşı Osman Bey’e, talimgahtaki silâh miktarı kadar er ile Malazgirt istikametinde ilerlemesi, yolda rastlayacağı milis ve sair kuvvetleri de emrine alarak, Ruslar’ın Muş ve Hınıs istikametinde ilerlemesinin önlenmesini emretti.12 Böylece aşiret birlikleri, eskisinden daha düzensiz bir şekilde yeniden ihtiyaç görülen bölgelerde ordu emrine girmişlerdir. Bu çerçevede Cibranlı Aşireti ile Hormek ve Lolan halklarının cepheye sevkedildiği, Cibranlı 3. Aşiret Alay Komutanı Yarbay Mahmut Halil Bey’in büyük yararlılıklar göstererek Pasinler’de şehit olduğu, Rus ordusunun Pasinler’e kadar ilerlediği, Pasinler’de Cibranlı 2. Aşiret Alay Komutanı Halit Bey’in yaptığı fedakârlıktan dolayı Albay rütbesine terfî etmiş olduğu, Hasenanlı Aşireti’nin önemli faaliyetler yaptığı, Halil, Aslan ve birçok ağalarının şehit olduğu, Sipkanlı Abdülmecit Bey’in savaş meydanında ağır yaralandığı, fakat bütün bunlara rağmen Rus ordusunun her gün biraz daha ilerleyerek asker ve aşiret alaylarını zor durumda bıraktığı tesbit edilmiştir.13
Rus işgalinin yayılması, 1916 yılı Mart ayının başlarında Bitlis ve Muş’un işgal altına girmesi, bölgede yeni bir durum ortaya çıkarmış, gerek işgal hareketinin önüne geçilmesi, gerekse tehlikeli bir hal alan Diyarbakır istikametinin korunması düşüncesiyle, Çanakkale Cephesi’nden çekilen 2. Ordu’nun bölgeye intikaline karar verilmiştir.
2. Ordu Milis Teşkilâtı: 2. Ordu bölgesindeki aşiret birliklerine baktığımızda, 3. Ordu’daki İhtiyat Süvari Tümenleri gibi düzenli bir yapının bulunmadığını görüyoruz. Her ne kadar 2. Ordu’ya bağlı tümenlerin resmî kuruluşlarında aşiret birlikleri varsa da, buradaki birliklerin daha küçük ölçülerdeki milis kuvvetleri ve müfrezeler şeklinde oldukları görülmektedir. 2. Ordu’daki milis teşkilâtını doğuran sebepler, 3. Ordu’daki durumdan farklı olarak aşağıdaki şekilde tespit edilmiştir:
1- Bitlis ve Muş’un düşman işgaline girdiği tarihte bölgede düzenli ordu denebilecek birliklerin miktarı yok denecek kadar azdır. 2. Ordu’ya bağlı tümenlerin bölgeye intikali de, ancak Ağustos 1916 tarihine kadar gerçekleşebilmiştir. Bu arada düşman ilerleyişini durdurmak ve bazı bölgelerde oyalamak amacıyla milis birlikleri teşkil edilmiştir. Dolayısıyle bu birlikler, bu husustaki ihtiyacı karşılamak üzere, özellikle savunma muharebeleri sırasında peyderpey toplanmışlardır. Meselâ 22 Mart 1916 tarihinde, 16. Kolordu Komutanlığı’na verilen bir raporda, Çapakçur Müfrezesi’nin Kulp kuzeyindeki Şin köyünden başlamak üzere Kiranzık-Mezra-i İmam-Eruh Boğazı-Dersim Karabay-Buğlan Gediği-Çanlıkilise-Mezra-i Şardan’dan Çapakçur Boğazı’nda bulunan Siği’ye kadar uzanan geniş bir cepheye yayıldığı, müfrezenin sol kanadında Oğnut Müfrezesi’nin; Eruh civarında ise Ardeşen Milisleri’nin bulunduğu ifade edilmektedir. 14
25 Mart 1916’da 5. Tümen’den 16. Kolordu’ya gelen bir raporda, Van Gölü Güney Müfrezesi’nden bahsedilmektedir. 15
31 Mart 1916 tarihinde 16. Kolordu’nun kuruluşunda bulunan birlikler arasında Mutki Müfrezesi’nden söz edilerek, bu müfrezenin taarruz eden düşman kuvvetlerini Kerp istikametinde geriye atmaya muvaffak olduğu; Silvan Müfrezesi’nin Şin köyünde olup, gönüllülerden bir kısmının Geligüzen-Kozma Gediği-Eruh hattında olduğu, bir kısmının da Ardeşen’de bulunduğu anlatıldıktan sonra Muş-Kulp istikametindeki Şin Müfrezesi (Kürtlerden oluşmuş 700 silâhlı) bölgesinde sükûnetin mevcut olduğu bildirilmektedir. 16
2 Nisan 1916 tarihinde 5. Tümen’in 16. Kolordu’ya verdiği bir cevap yazısında, Hizan Müfrezesi’ne belirtilen konuda gereken emirlerin verildiğini, gönüllülerin Nebat dağını tutmaya çalıştıkları anlatılmaktadır.17
Yine 2 Nisan 1916’da 16. Kolordu Komutanı’nın Çapakçur Müfreze Komutanı’na verdiği emirde, Palu Müfrezesi’nin Dersim asilerini bastırmaya çalıştıkları; Kulp Müfrezesi Komutanı’na verdiği raporda, düşmanın Kızılağaç’taki kuvvetlerini takviye ettiği hususunda bilgi verdiği anlaşılmaktadır. 18
2 Nisan 1916’da 16. Kolorduca, Şin güneyindeki Yüzbaşı İsmail Hakkı’ya verilen bir raporda, Eruh Müfrezesi’nin Buğlan gediğinde üç gün üç gece düşman taarruzuna karşı koyduğu, bu harekât sırasında Buğlan Müfrezesi’nin de taktik bir rol üstlendiği ifade edilmektedir. 19
Bu müfrezelerin tamamının bölgedeki savunma muharebelerinde aktif rol oynadıkları söylenebilir.
2- Oturdukları bölgeler işgale uğrayan bazı aşiret mensuplarının hem mağduriyetlerinin önlenmesi, hem de bu aşiretlerin gittikleri yerlerde huzursuzluk çıkarmalarını engellemek üzere bunlardan milis birlikleri oluşturma yoluna gidilmiştir. Bu konuda 2. Ordu Komutanı Ahmet İzzet Paşa, hatıratında şu bilgileri vermektedir:20
“Cepheye vardığımda büyük ölçüde Ermeni göçü bitmişti. Münferit bazı istenmeyen hareketler bilinir ve duyulursa büyük bir içtenlikle engellemeye çalışıyordum. Fakat memleketleri istilâya uğrayıp bu tarafa göç ve iltica etmiş olan Kürt aşiretlerinin batı vilâyetlerine gönderilmesine hükümet tarafından teşebbüs olunmuştu ki, bunun da büyük ölümlere ve başka türlü zararlı olaylara sebebiyet vermesi düşünülebilirdi. Dolayısıyle Kürt aşiretlerinden süvari teşkil edeceğimi öne sürerek bu göçün engellenmesine elden geldiğince çalıştım. Bu sayede aşiretler civardaki boş arazide yerleştirilerek bir ikisinden de oldukça faydalı ve değerli süvari kıt’aları teşkil edilebildi. Bu muamelenin manen ve diğer suretlerle de iyi etkileri görüldü. Bu sırada Diyarbakır Vilâyeti’nde ortaya çıkan bazı eşkıya kaynakları kendiliğinden kurudu.”
2. Ordu Komutanlığı bölgesindeki milis birlikleriyle ilgili ilk ciddî düzenlemenin 16. Kolordu Komutanı Mustafa Kemal Paşa tarafından yapıldığı görülmektedir. Milis birliklerinin daha verimli bir şekilde kullanılması için, bunların esaslı bir teşkilâta bağlanması düşüncesiyle 16. Kolordu Komutanı, 6 Nisan 1916 tarihinde Sason ve Mutki bölgelerinde bulunan milis kuvvetleri için şu talimatı yayınlamıştır: 21
1- Mutki bölgesindeki milisler, Hacı Musa Bey komutasında olarak Kerp-Bitlis istikameti ile Tatvan batısında Korsuvak-Hövükşiyan-Kepişan-Ezirget istikametinde Mutki bölgesi içerisinde ilerlemeye çalışacak, düşman çete ve kuvvetlerine karşı adı geçen istikametleri örtmek ve korumakla beraber düşmanın geri atılmasına çalışacaktır. Her fırsattan faydalanarak Bitlis ve Muş ovalarına doğru sarkan düşmanı taciz edecektir.
Hacı Musa Bey, 5. Tümen’in Duhan Boğazı’nın batısında bulunan kuvvetleriyle aralıksız olarak irtibatta bulunacak ve Bitlis’e karşı yapılacak harekâta katılacaktır.
2- Sason bölgesinde bulunan milis ve gönüllüler, Mahbuban ve Tabuk üzerlerinden Sason’a gelen istikametleri koruyacaktır. Ayrıca düşman çetelerini geri atmaya ve Bitlis-Muş ulaştırma hattı üzerine doğru ilerleyerek düşmanı taciz etmeye çalışacaktır. Bu bölgedeki gönüllüler reislerinin emir ve komutasında bulunacaklardır. Sason Askerlik Şube Başkanı, müfrezelerimizin harekâtını düzenlemekle ve maksada uygun idare etmek hususunda emir ve talimat vermek ve bölgesinin korunması hususunda gereken askerî tedbirleri almakla görevlidir.
3- Mutki ve Sason bölgelerindeki müfrezeler, 5. Tümen Komutanı’nın emrinde olup, her hususta gereken emri kendisinden alacaklardır.
4- Mahallindeki en büyük mülkiye memurları dahi, müfrezelerimizin ihtiyacını sağlamak ve halkın moralini yüksek tutmak hususunda birliklerle işbirliği yapacaklardır.
5- Bu talimat, Bitlis Vilâyeti’ne, 5. Tümen Komutanlığı’na, Sason Askerlik Şube Başkanlığı’na ve Şin Müfreze Komutanlığı’na gönderilmiştir.
10 Nisan 1916 tarihinde 16. Kolordu’nun durumu hakkında 2. Ordu Ko mutanlığı’na verilen raporda milislerle ilgili şu bilgiler yer almaktadır:22
5. Tümen Cephesi:
1- Botan Suyu ile Van Gölü’ne akan Güzeldere arasındaki Hizan bölgesinde Van Gölü Güney Müfrezesi vardır. Bunun kuvveti Yarbay Ali Bey komutasında 1000 kişilik bir piyade taburu ve 300 milisten ibarettir.
2- Bitlis Boğazı ile Muş-Bitlis yolu üzerinden Nuh’tan 5 kilometre kadar doğuda bulunan Hotayta silsilesini aşarak gelen yol ile, bu yolun birleştiği İrzak Sokul arasındaki Mutki bölgesinde Hacı Musa komutasındaki Gönüllü Müfrezesi vardır. Bu müfrezelerin mevcudu belli ve sınırlı değildir. Bunların görevi, Bitlis batısında harekâtta bulunarak, tümenin harekâtını kolaylaştırmakla beraber, Korsuvak ve Ziran’dan Muş ovasına inerek Bitlis-Muş arasındaki düşmanın irtibatını güçleştirmektir.
4 Nisan 1916’da Nuh’tan Korsuvak istikametinde ilerleyen Rus kuvvetleri yenilmiş ve beş esir alınmıştır. Bitlis batısındaki Kerp üzerinden de bir tabur kadar düşman kuvvetinin Mutki’nin merkezi olan Tatvan’a ilerlemesi üzerine, Musa Bey, kuvvetinin bir kısmını, bu düşmana karşı göndermiş ve düşmanı mağlup etmiştir.
3- Mutki bölgesi batı sınırı ile Taluri suyu arasındaki Sason bölgesi, kaza merkezi olan Kabilcevaz (Sason) Askerlik Şubesi Başkanı Yüzbaşı Ahmet komutasında ve kendi reisleri de emrinde olmak üzere yeni teşkil ettiğim milis müfrezemiz vardır. Bunların kuvvetleri henüz bir şekil almadı. Vazifesi, Muş’un 6 kilometre doğusunda Kortik dağının doğusundan gelen yol ile Taluri suyu vadisinin ve bu istikamette Beleki kuzeybatısındaki Mahbuban üzerinden Sason’a gelen istikametleri kapatmak ve düşmanı taciz etmektir.
17. Alay Bölgesi:
Kozma Dağı ve güneyindeki Taluri suyu ile Murat suyu sol kıyısında, Muş-Genç yolu arasındaki Kulp bölgesinde 27 Mart 1916’da Çapakçur Müfrezesi cephesine düşman tarafından yapılan taarruzlar üzerine, dağılmaya başlayan milislerin Lice ve Hani’den gönderilen milis ve jandarmalarla takviye edilerek, direnmeleri sağlanmış ve bunların halen 700 kadar milis ve 70 kadar jandarmadan kurulu bir kuvvet halinde Şin’de ve Şin kuzeyindeki Kozma Gediği’nde ve Kozma Dağı’nın doğu ve batısından Şin’e gelen yollar üzerinde bulunmaktadır.
Şimdilik kendisine Kulp bölgesinin komutanlığını verdiğim alay komutanının görevi, Kozma Dağı geçitlerini kuzeyden korumak ve milis gönüllüler ile Muş ve Murat suyu arasındaki sahada taarruzî hareketlerle düşmanı taciz ve meşgul etmektir. Palu Bölgesi:
Bölgede, Diyarbakır’dan, Lice’den ve Harput’tan getirilen, sayıları bini geçen milis ve jandarmalardan kurulu müfrezeler bulunmaktadır.
Bu müfrezeler Çapakçur Müfreze Komutanlığı’na bağlanmış olup, bir kısım kuvvetle de Çapakçur Müfrezesi takviye ettirilmiştir.
Bu düzenlemelerden sonra 2. Ordu bölgesindeki milisler, 12-15 Temmuz 1916 tarihinde meydana gelen Kulp muharebelerine, 2-9 Ağustos 1916 tarihleri arasında meydana gelen Muş-Bitlis muharebelerine, 5 Ağustos 1916’da cereyan eden Çapakçur muharebelerine ve 27 Ağustos 1916 tarihinde meydana gelen Oğnut muharebelerine katılmışlardır.
Birinci Dünya Savaşı’nda Kafkas Cephesi’nde görülen önemli bir faaliyet de memleketleri işgal edilen aşiretlerin diğer bölgelere iskânı meselesi olmuştur.
8.3.1916 tarihli 2. Ordu Komutanlığı’ndan Diyarbakır Valiliği’ne gönderilen bir yazıda, Diyarbakır ve civarına göç edip buradan dahi sevk edilmekte bulunan ihtiyat Süvari Alayları’na mensup aşiret reisleri, aşiret erleri ve ailelerinin savaş bölgesine yakın yerlerde iskân edilmeleri ve bunların iaşelerini sağlamak için gerekli tedbirlerin alınmasını istemektedir.23
2. Ordu Komutanlığı’ndan 5.8.1916 tarihinde 16. Kolordu Komutanlığı’na, 2. Menzil Müfettişliği’ne ve Diyarbakır Vilâyeti’ne verilen yazıda, muharebe hattında vatanî görevlerini ifâ etmekle meşgul olduklarını beyan ederek iskân ve iaşelerinin sağlanması için Cibranlı Aşireti’nden oluşan İhtiyat 25. Alay Komutanı Ali Haydar imzası ile bir telgraf alındığı ifade edilerek, bu konuda gereken hazırlıkların yapılması istenmiştir. 24
12.9.1916 tarihinde 2. Ordu Komutanlığından 4. Kolordu Komutanlığı’na bildirilen yazıda, Haydaranlı Aşireti’ne mensup bir teğmen ve maiyetinin gelerek, 4. Kolordu emrine verilen 60 aşiret erinin ailelerinin iskânlarının temin edilmesi için bunların isimlerinin liste haline getirilmesi gereği ifade edilmiştir.25
2. Ordu Komutanlığı’na yazılan bir başka yazıda, Cibranlı Aşireti’nden oluşan 3. ihtiyat Süvari Alayı’na mensup subaylar ve erlerin ailelerinin Elâzığ Vilâyetiyle, Siverek ve Urfa livaları dahilinde iskânlarının sağlanması gereği bildirilmiş 26, bu tebliğe karşılık 2. Ordu Komutanlığından, Kafkas Ordu Grubu Komutanlığı’na verilen cevapta, Cibranlı Aşireti’ne mensup erlerin bir kısmının Urfa livasına bağlı Buâyab nahiyesine yerleştirilmiş olduğu bildirilmiştir.27
2. Kolordu Komutanlığından 2. Ordu Komutanlığı’na bilgi verilen bir başka yazıda da, orduya hizmet etmiş ve halen etmekte olan Baba Bey Aşireti’ne mensup aşiretlerin ailelerinin ve akrabalarının erkek ve kadın nüfusları tesbit edilerek Diyarbakır Vilâyeti dahilinde Derik civarında iskân edilme arzuları bildirilmektedir.28
4. Alay Süvari Subayı tarafından 2. Ordu Komutanlığı’na verilen bir dilekçede ise, Zerikan Aşireti’nden Kolyon Bey başkanlığında 4. ihtiyat Süvari Alayı’na mensup 280 erin isimlerinin yer aldığı listeleri getirdiği kaydedilmektedir. 29
2. Ordu bölgesinde muharebelerin kesilmesi üzerine, ordu komutanlığı tarafından, daha sonraki faaliyetlere esas olmak üzere sorumluluk bölgesinde yer alan aşiretlerin iskân krokileri hazırlanmıştır. Bu krokiye göre aşiretlerin yaşadığı mahaller, şöyle tesbit edilmiştir:30
3. Ordu ile 2. Ordu’yu birbirinden ayıran Kemah’ın güneyinden başlayıp, daha güneye doğru Hozat’a kadar Seydanlı, Şeyh Hasenanlı, Batı Dersim; doğuya doğru Pülümür’e kadar Pülümür, Mazgirt istikametine doğru Hasenanlı, Nazimiye, Doğu Dersim, Çan ve Ekrek aşiretleri.
Bu bölgeden güneye doğru Palu ile Darahini arasında Palu Aşiretleri, Çapakçur ve Darahini Aşiretleri, Kulp’tan Silvan’a kadar olan bölgede Zerikân, Hıyan, doğuya doğru ise Muş-Bitlis arasında Sason, Zamanhan, Mutki ve Pirân Aşiretleri.
Silvan’dan Mardin-Siirt arasına uzanan bölgede Reşkütân, Babûs, Penciyâr, Raman, Dükşüdî, Behramkî, Kikî, Südgiçî, Ömergân ve Havrikî Aşiretleri.
Siirt’ten Botan çayının güneyi boyunca uzanan bölgede Eruh Aşiretleri, Şirvan Aşiretleri, Şırnak Pervari Aşiretleri, Halilân, Hoyşinân ve Kiravyan Aşiretleri.
Siverek bölgesinde Karakeçili Aşiretleri.
Viranşehir bölgesinde Milli aşiretlerinin oturdukları belirlenmiştir.
Bundan sonra 2. Ordu’nun cephe gerisindeki hizmetlerin yerine getirilmesi için yukarıdaki aşiretlerin bir kısmından istifade edilerek milis birlikleri meydana getirilmiştir. Bunların teşkilâtı da şu şekilde tesbit edilmiştir: 31
2. Kolordu:
Genç Milis Alayı: Komutanı, Yarbay Emir Bey, 3 taburlu bir alay,
Dariki Milis Alayı: Komutanı, Hacı İsmail Ağa, 3 taburlu bir alay,
Piçar Milis Alayı: Komutanı, Salih Bey, 3 taburlu bir alay,
Hıyan Milis Alayı: 3 taburlu bir alay,
Çapakçur Milis Taburu
Sason Milis Taburu
Birinci Milis Amele Taburu
4.Kolordu:
Şeyh Şerif Milis Alayı: 3 taburlu bir alay,
Pülümür Milis Alayı: Komutanı, Yarbay Mustafa Bey, 3 taburlu bir alay
Nazimiye Milisleri: 1 tabur,
Birinci Şeyh Hasenanlı Alayı: Komutanı, Kanfuzade Mehmet Ağa, 3 taburlu bir alay,
İkinci Şeyh Hasenanlı Alayı: Komutanı, Seyit Rıza Ağa, 4 taburlu bir alay,
Seydanlı Birinci Alayı: Komutanı, İdare İbrahim Ağa, 2 taburlu bir alay,
Seydanlı İkinci Alayı: Komutanı, Kasımoğlu Mustafa Ağa, 3 taburlu bir alay ve 1 bölük Pejkar bölüğü,
Müstakil Kalan Taburu,
Çan Taburu,
Erkek Taburu,
Ohi Amele Taburu,
Bulanık Amele Taburu,
Karaçor Amele Taburu,
5.Tümen
Mutki Milis Alayı: Komutanı, Musa Bey, 4 taburlu bir alay,
Müstakil Mutki Taburu,
Penciyâr Milis Taburu,
Dancûb Müfrezesi Milis Kıtası,
Haydaranlı Bölüğü,
Hasenanlı Bölüğü,
Şeyh Masum Bölüğü,
Zamanhan Bölüğü,
Halîlan ve Hoyşinân Bölüğü.
Bu şekilde oluşturulan milis birlikleri, cephe gerisindeki bazı hizmetleri yapmak üzere görevlendirilmişlerdir. Buna göre milis alaylarının görev yerleri şu şekilde belirlenmiştir :32
Genç Milis Alayı: Murat güneyi Kıran deresinden Masalla deresine kadar olan bölgede örtme faaliyetinde,
Dariki Milis Alayı: Heşek Meydanında,
Picar Milis Alayı: Bir taburu Lice-Hazro, bir taburu Hani-Merivân yolunda inşaatla meşgul,
Kulp Milis Alayı: Şin-Pasur yolunda inşaatta,
Hıyan Milis Alayı: Pasur-Hazro yolunda inşaatta,
Çapakçur Milis Taburu: Elmalı’da,
Lice Milis Taburu: Tuzla’da yol inşaatında,
Sason Milis Taburu: Kalurik-Moguruk hattında,
Birinci Milis Amele Taburu: Pasur-Hazro yolunda inşaatta,
Şeyh Şerif Milis Alayı: 12. Tümen bölgesinde Eznefir-Cürsan hattında,
Pülümür Milis Alayı: Doğu Dersim’de Yağacık-Sekbanbaba tepesi hattında,
Nazimiye Milisleri: Doğu Dersim’de Nazimiye civarında,
Birinci Şeyh Hasenanlı Alayı, İkinci Şeyh Hasenanlı Alayı, Seydanlı Birinci Alayı, İkinci Alayı, Müstakil Kalan Taburu : Batı Dersim bölgesinde,
Ekrek Milis Taburu: Haçtur’da 36. Alay bölgesinde,
Ohi Amele Taburu, Bulanık Amele Taburu, Karaçor Amele Bölüğü: 4. Kolordu bölgesinde yol inşaatında çalışmaktadırlar.
Mevaçikî Milis Alayı: Mutki Müfrezesi cephesinde,
Müstakil Mutki Taburu: Keltepe güney doğusunda 13. Alay bölgesinde,
Van Güney Müfrezesi: Sârik’te,
Haydaranlı Bölüğü: 15. Alay karargâhında,
Hasenanlı Bölüğü: Ali Han güney köylerinde,
Şeyh Masum Bölüğü: Raçor-Müskân hattında bulunmaktadır.
Çan Milis Taburu ve Penciyâr Milis Taburu ile Halîlân ve Hoyşinân Bölüğü’nün görev yerleri tesbit edilememiştir.
Sonuç olarak, yurt savunması karşısında gerek cephede, gerekse cephe gerisinde üzerlerine düşen her türlü görevi yerine getiren Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki aşiret mensupları, Mondros Mütarekesi’nin imzasından sonra ortaya çıkan Müdafaa-i Hukuk ve Müdafaa-i Yatan gibi cemiyetler içerisinde de yerlerini almışlar; Sivas Kongresi’nden sonra da bu kongrenin aldığı bütün kararlara iştirak ederek Türkiye’nin millî birlik ve bütünlüğü yolunda hizmet etmekten geri kalmamışlardır.
MUTKİ AŞİRETİ HABERLERİ
Mutki'de PKK'ya geçit yok
PKK’ya son yılların en büyük darbesinin vurulduğu Bitlis Mutki’deki Arap ve Zaza aşiretlere bağlı korucularla PKK’lılar arasında yıllardır kıran kırana bir mücadele var.
PKK son yıllardaki en büyük kaybını geçtiğimiz gün Bitlis’in Mutki İlçesi’ne bağlı İkizler Köyü kırsalında verdi. Halen devam eden operasyonlar kapsamında şu ana kadar 18 PKK’lı etkisiz hale getirildi. PKK’nın bu denli kayıp vermesinde İkizler Köyü korucularının başarılı direnişinin etkili olduğu belirtiliyor. Saatler boyunca kalabalık PKK grubuyla tek başlarına çatışan İkizler Köyü korucuları beş de şehit verdi. Askerin de yardıma gelmesiyle kaçış yolları tutulan terörist gruba büyük darbe vuruldu.
Son olayla tekrar gündeme gelen Mutki aslında bu tür olaylara hiç de yabancı değil. PKK kendisi açısından önemli bir geçiş noktasında olan Mutki kırsalına yerleşmek için yıllardır uğraşıyor. Son olayda olduğu gibi sık sık buraya kalabalık gruplar gönderiyor. Ancak bugüne kadar bölgede istediği sonucu alabilmiş değil. Bunun nedeni kimi yerlerde pek de sonuç vermeyen koruculuk sisteminin burada iyi yerleşmiş olması. Bunda da bölgedeki Arap ve Zaza aşiretlerinin büyük etkisi var. Bölgedeki Kürt aşiretleri kimi siyasi ve sosyal nedenlerle koruculuğa biraz daha mesafeli bakıyor. Buna karşın Arap ve Zaza aşiretleri koruculuğa daha fazla katılım göstermişler. PKK’lılarla son çatışmaya giren İkizler köyü korucuları Arap asıllı Bıdri aşiretinden. Aşirete bağlı korucular son şehitlerle birlikte bugüne kadar teröre 30 şehit vermiş. Muş ve Bitlis’te yaşayan bu aşiretin 3-4 bin civarında nüfusu var ve ağırlıklı olarak Bitlis’in Mutki ve Hasköy ilçeleri arasında yaşıyorlar. Onlar dışında bölgenin bir diğer etkili korucu Arap aşireti ise Şigolar.
ŞEMDİNLİ SANIĞI ASTSUBAY DA MUTKİ’NİN ZAZA AŞİRETİNDEN
Arap aşiretleri dışında koruculuk sistemine bir diğer destek de Mutki’de nüfusun neredeyse yarısını oluşturan Zazalardan geliyor. Zazaların Kürtlerin bir kolu olup olmadıkları yıllardan beri tartışma konusu. Zazaların da bu konuda kafası hayli karışık. Kimisi kendini Kürt kabul ederken kimisi kabul etmiyor. Koruculuk Zazalar arasında hayli yaygın. Şanlıurfa’da Siverek ve Hilvan ilçelerinde yaşayan ve bir dönem 10 bine yakın korucuları olan ünlü Bucak aşiretini bu konuda örnek gösterebiliriz. Mutki’de ise en büyük Zaza aşireti ise Mahmudiler. Bu aşiretin Bitlis’teki kolu Zazaca konuşurken Van’daki kolu Kürtçe konuşuyor. Geçmişten beri PKK’yla kavgalı olan bu aşiretten de çok sayıda korucu bulunuyor. Onlar da bugüne kadar çok sayıda şehit vermişler. Bu aşiretin en ünlü mensuplarından birinin ise Şemdinli’de Umut Kitabevi’nin bombaladığı iddia edilen Astsubay Ali Kaya olduğu iddia ediliyor. Jandarma İstihbarat içerisinde “Mutkili Ali” olarak bilinen Kaya, halen Şemdinli davası kapsamında yargılanıyor. Bir süre hapiste kaldıktan sonra geçtiğimiz aylarda tutuksuz yargılanmak üzere serbest kalmıştı. Şemdinli olayının patlamasının ardından Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, Kaya’yla ilgili “Tanırım iyi çocuktur” demiş bu sözleri tartışma konusu olmuştu. Özgür Gündem Gazetesi’nde Kaya’nın çocukluğunda Mutki yaylasında gördüğü PKK’lıları ihbar ederek beşinin ölümüne neden olduğu iddia edilmişti. Aynı aşiretten korucu dışında çok sayıda özellikle astsubay ve uzman çavuş rütbesinde asker de çıktığı belirtiliyor
PKK'YA YARDIM VE YATAKLIK EDEN AŞİRETLER
1.) İZOL AŞİRETİ KÖKENİ : KÜRT VE ALEVİ
Aşiret Reisi Zülfikar İzol'dur. Daima Pkk'ya yardım ettiklerini MİT Kaynaklarında basına sızmaktadır. Siverek'te Bucak Aşiretinden sonra büyüklük olarak İzol Aşireti gelmektedir. Aşiret Reisi Zülfikar İzol şuanda AKP ŞanlıUrfa Milletvekilidir. DTP'li Ahmet Türk'ün abisi de İzol Aşiretinden evlidir.